Habertürk muharriri Fatih Altaylı, Vaka TV’nin işvereni Cavit Çağlar’la kanalın yayın siyasetini ve neden bu periyotta medyaya girme gereği duyduğunu konuştu.

Ana Haber’i Nevşin Mengü’ye emanet eden Hadise TV muhalif bir kanal mı olacak?” sorusunu yanıtlayan Çağlar, “Ben bu işlere hiç karışmıyorum. Galiba orada bir İzmir dayanışması falan var. Nuri Çolakoğlu ile Nevşin’in ailesinin tanışıklığı var. Nuri getirdi. Gelen kim olursa olsun bizim prensiplere uyacak. İsimler o kadar da kıymetli değil, kanalın hali kıymetli. Tarafsız, bağımsız. Kanalın hiçbir bahiste tutumu, bırak tutum almayı yorumu bile olmayacak. Büsbütün haber yapacağız. Hiçbir hal, tavır almayacağız. Büsbütün yorumsuz olacağız. Buna uymayan gider” dedi.

İşte Altaylı’nın soruları ve Çağlar’ın cevapları:

“Ekrem İmamoğlu televizyon kuruyor, danışmanlığını da Nuri Çolakoğlu yapıyor. Bu gayeyle Vaka TV’yi satın aldılar, İstanbul’a taşıdılar” diye başlamıştı kıssa.

Hatta Fatih Portakal da arkadaşı İmamoğlu’nun televizyonuna geçmek için Fox’tan ayrılmıştı. Pek yakında Vaka TV’de başlayacaktı.

Belediye’de basın takımında yer alan Süleyman Sarılar da Hadise TV’ye geçince dedikodular iyice pekişti.

“Ekrem Başkan’ın televizyonu” kuruluyordu.

Akabinde Vaka TV’nin sahibi Cavit Çağlar’ın televizyonu sattığı yazıldı.

Bahis iyice inandırıcı hale geldi.

Ancak birkaç gün sonra da Cavit Çağlar’ın televizyonu satmadığı açıklandı.

Hadise tam bir muammaya dönüştü.

Bu ortada ben de 30 yıldır tanıdığım Cavit Çağlar’ı aradım ve konuşup işin doğrusunu öğrendim lakin ne palavra söyleyeyim yazmak istemedim.

Medyanın konusuydu, okuru çok da ilgilendirmiyordu.

Ancak okurlar sormaya başlayınca anlatayım bari öğrendiklerimi dedim.

Televizyon nitekim Cavit Çağlar’ın.

“Fatihcim, Vaka TV’nin yüzde 100’ü benim. Bursa’dan İstanbul’a taşıdım zira medyanın merkezi İstanbul. Türkiye çapında bir iş yapacaksak İstanbul’da olmak lazım.”

Pekala Çağlar niçin televizyon kuruyor, niçin kaygısız başına sıkıntı alıyor?

“Neredeyse 20 yıldır bankaya el konulması nedeniyle uğraşıyordum. Çok şükür 20 yılda devlete olan tüm borçlarımı ödedim. Yaklaşık 1 milyar dolar borç ödedik. Alacağımızı aldık, satacağımızı sattık. Kimseye tek kuruş borcumuz kalmadı. Benim de işim kalmadı. Şu anda yapacak işim yok. Bari medya patronluğuna döneyim dedim. İşim gücüm yok bir iş yapayım dedim. Sıkılıyordum. Esasen biliyorsun NTV’den bu işi ülke çapında iyi yapmayı da öğrenmiştik.

Medyaya döneyim dedim. Başına da Nuri’ye getirdim (Çolakoğlu) zira NTV’yi de onunla kurmuştum. O beni bilir, ben onu. O vakit iyi de iş yapmıştık. O kuruyor. Ben de artta duruyorum…”

Sordum, “Niye artta duruyorsun, niçin bir manada saklanıyorsun” diye.

“Fatihciğim o kadar işsiz gazeteci varmış ki, inanamadım. Birçok da eski dostum. Biliyorsun beni kolay kolay hayır da diyemem kimseye. O yüzden karışmak istemedim işlere. Tüm yetki ve sorumluluk Nuri’de olsun diye.”

“Ekrem İmamoğlu’nun televizyonu dediler ona da ses çıkarmadın.”

“Herkes her şeyi der. Sonra yanlışsız ortaya çıkar. Ben hayatımda Ekrem İmamoğlu ile bir ortaya gelmedim. Tahminen bir iki karşılaşmışızdır. Karşılaşırsak merhaba, merhaba. Natürel ki, İstanbul Belediye Lideri olarak hürmetimiz vardır lakin tanışmayız bile.”

Başına Belediye’den Süleyman Sarılar da geçince kesin İmamoğlu’nun televizyonu oldu lakin…

“Süleyman Sarılar’ı getiren Nuri Çolakoğlu. Ben de tanırım Süleyman’ı. Kanal D periyodundan. Fakat getiren Nuri. Nuri iyidir fakat solcudur işte. Solcuları topluyor herhalde” diye kahkaha atıyor.

“Muhalif kanal olacak diyorlar ancak biliyorum ki sen Tayyip Erdoğan’ı her yerde methediyorsun. Nasıl olacak!”

“Evet hakikat. Ben Tayyip Bey’i severim. Fiyatım. AK Partili hiç olmadım lakin Tayyip Erdoğan’ın yaptığı birden fazla şeyi beğeniyorum. Esasen bizim muhalif bir kanal olma tezimiz yok. Bizim dürüst bir kanal olma argümanımız var. Tarafsız, dürüst, inanılır olmak istiyoruz. Hatırla NTV’nin kuruluşunu.”

“Nevşin Mengü de gelince kesin çok muhalif bir kanal olacak izlenimi oluştu. Sonuçta kimi kısımların Fox Haber’e uygun gördüğü, Vaka TV olmasa Sözcü TV’de başlayacak olan bir isimdi.”

“Ben bu işlere hiç karışmıyorum. Galiba orada bir İzmir dayanışması falan var. Nuri Çolakoğlu ile Nevşin’in ailesinin tanışıklığı var. Nuri getirdi. Gelen kim olursa olsun bizim prensiplere uyacak. İsimler o kadar da kıymetli değil, kanalın tutumu kıymetli. Tarafsız, bağımsız. Kanalın hiçbir bahiste tutumu, bırak hal almayı yorumu bile olmayacak. Büsbütün haber yapacağız. Hiçbir hal, tavır almayacağız. Büsbütün yorumsuz olacağız. Buna uymayan masraf. Yorum yapacak olan, taraf tutacak olan bizim orada olmaz. Çabucak sarfiyat ya da biz yollarız. Yüzde yüz tarafsız, yüzde yüz yorumsuz olacağız.”

“Bu vakit tarafsız olmak kolay mı?“

“Bana sorarsan kolay. Devletle işim yok. Kendine bak. Yıllardır tanışırız. Bana da neler yazdın, neler dedin. Bir gün küstük mü, bir gün selamı sabahı kestik mi? Zira herkes biliyor ki Altaylı tarafsızdır, kimsenin adamı değildir. Yanlış yanlışsız kendi fikrini söyler. Borazanlık yapmaz. Kimse sana dokunabiliyor mu? Demek ki, mümkün?”

“İktidar baskı yapmayacak mı? Bu vakitte tarafsızlık sıkıntı ve zahmetli. İktidar onlardan yana durmanı istemeyecek mi, dayanak vermeni talep etmeyecek mi? Dayanak vermezsen tu kaka olmayacak mısın? En azından reklam vermeyerek zora sokmayacaklar mı?”

“Zannetmiyorum Fatih. Beni bilen biliyor. Bak NTV’yi kurduğumda kendi siyasi partime bile dayanak vermedim ya da karşı çıkmadım. Tam tarafsızdım. Bugün de o denli olmak istiyorum. Haa de ki, senin dediğin üzere oldu. De ki, baskı yaptılar. Kolayı var. Kapatır giderim. Vururum kapıya kilidi, çekilirim. Bir defa daha söylüyorum. Tam tarafsız, tam yorumsuz olacağız. Buna karşın birilerinin baskısı olursa kolayı var. Kapatırım televizyonu.”

Cumhuriyet