Emekli amirallerin “Tekkedeki amiral”, “Montrö’nün tartışmaya açılması”, “Atatürk prensip ve devrimleri” mevzularındaki bildirisinin akabinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 4 Nisan’da ‘103 amiralden Montrö bildirisi’ başlığı altında yayınlanan açıklamayla ilgili re’sen soruşturma başlatmıştı.

Açıklama üzerine yürütülen soruşturmada ‘devletin güvenliğine yahut anayasal nizama karşı kabahat işlemek için anlaşma’ cürmünden hazırlanan iddianame tamamlandı. 103 amiral için 3 yıldan 12 yıla kadar mahpus isteniyor.

“TAKKELİ AMİRAL GÖRÜNCE REAKSİYON KONULDU”

İddianamenin hazırlanmasının akabinde Cumhuriyet’e konuşan Emekli Tuğamiral Türker Ertürk, “Buradan iddianame çıkmaz“ dedi.

Ertürk, “Biz buraya TBMM Lideri Şentop’un ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği üzere sayın Erdoğan Montrö’den de çekilebilir kelamları nedeniyle geldik. İstanbul Mukavelesi’nde yapılan Anayasa ihlalini Montrö’de de göstermeye çalıştı. Montrö bir duyuruydu. Bu duyuruda iki tane hassasiyet vardı. birincisi, ülkenin egemenliği ve güvenliği için yaşamsal değere sahip olan Montrö; ikincisi ise bir daha darbeler olmasın temennisiydi. Zira yakın tarihimizde yaşadığımız 15 Temmuz darbesini cübbeli, takkeli askerler yapmıştı. Takkeli ve cübbeli bir amiral görünce bu hususta reaksiyon konuldu ve bir duyuru yazıldı” diye konuştu.

“YARGININ ÜZERİNDE İKTİDARIN VESAYETİ VAR”

Anasayanın 26. unsurunu hatırlatan Ertürk, “Madde, ‘herkes fikir ve kanaatlerini kelam, yazı yahut diğer yollarla, tek başına ya da toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir’ diyor. 103 amiral bilgileri, tecrübeleri mucibince Montrö ve bir daha darbeler olmasın mevzuları hakkında kanaatlerini açıkladılar. Buradan iddianame çıkmasına imkân ve ihtimal yok. Pekala nasıl çıktı? Zira yargının üzerinde çok ağır iktidarın vesayeti var. Ben olumlu düşünmek istiyorum ve mahkemenin bunu reddetmesini bekliyorum. Bu iddianame hakikat bir iddianame değil buradan bir şey çıkmaz. Bu bir özgürlüklerin kullanımı” dedi.

“İKTİDAR, ABD’YE İLETİ VERDİ”

İktidar olayı darbeye getirmeye çalışıyor diyen Ertürk, “İnsanlar Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, Deniz Kuvvetleri’ne yıllarını vermişler. Bu beşerler uzmanlıklarını, tecrübelerini bugün toplumla Türkiye ile paylaşmayacaklar da ne vakit paylaşacaklar. İktidar olayı darbeye getirmeye çalışıyor. Bunun darbeyle ne ilgisi var? Bu beşerler emekli, yaş ortalaması 70 ve kimileri hasta. Bu işin darbeyle yakından uzaktan ilgisi olmadığını iktidar da biliyor ve reaksiyonları Montrö içindi. Zira bu iktidar, beyaz sayfa açabilmek ismine Amerika’ya ‘beni desteklersen Montrö’den bile vazgeçerim, hatta Montrö yaşamsal derecede değerli diyen askerleri bile içeri tıkarız’ bildirisi vermeye çalıştı” halinde konuştu.

“BALYOZ VE ERGENEKON KUMPASINDAN NE FARKI VAR?”

Ertürk kelamlarını şöyle sürdürdü;

“O günleri hatırlayın. Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Kıyı Güvenlik Komutanlığı 4 Nisan’da Twitter hesaplarından açıklama yaptılar. Toplumsal medya açıklamalarında ve cürüm duyurularında ana tema darbe zıtlığı ve duyuruyu yayınlayan amirallerin kınanmasıydı. Bu açıklamayı cürüm duyurularını yazanlar ve yönlendirenler amirallerin duyurusunu okumamışlar bile. Ülkemizin iki yargı kurumu olan Yargıtay ve Danıştay, şimdi haklarında açılan soruşturma sonuçlanmamış, iddianame düzenlenmemiş, sanık sıfatını almamış bireylere bırakınız yargılamanın sonuçlanmasını yargılama başlamadan mahkûm ettiler. Çağdaş bir ülkede hukukun hâkim olduğu bir yerde kelam konusu olabilir mi? Bunun Balyoz’dan Ergenekon kumpasından ne farkı var?

“İKTİDAR GÜÇ DURUMDA”

İktidar güç durumda, seçimde kazanma talihlerinin olmadığını biliyor, yargı üzerinde vesayet de var bu nedenle gündemi değiştirmek için bu iddianamelerin hazırlandığını düşünüyorum. Hukuken burada en ufak bir hata yok bu yüzden mahkeme bunu bir an evvel reddetmeli ve Türkiye’nin önünü açmalı. “

Bildiriye imza atan bir kısım amiralin avukatı olan Hüseyin Ersöz, ise iddianamede beklenmeyen ve belgenin içerisinde tesir doğuracak hiçbir konu bulunmadığını belirtti.

“BALYOZ DAVASI KARARINA DAYANIYOR”

Ersöz, “Genelgeçer değerlendirmeler yanında sanık savunmalarından ibaret iddianamede yer alan türel değerlendirmenin ise yalnızca Balyoz davasında verilen Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararına dayandığını söz etmeliyim. Lakin kelam konusu kararda yer alan değerlendirmeler dahi müvekkillerimize atfedilen kabahat için muahede fiilinin gerçekleşmediğini ve bu hatanın ögelerinin oluşmadığını açık ve net bir biçimde ortada” dedi.

“YÜZ KIZARTACAK BİR DURUM”

Hüseyin Ersöz hususla ilgili şunları söyledi;

“Tamamen iyi niyetle ülke menfaatlerinin düşünülerek ‘Montrö Sözleşmesi’ ve kamuoyunda ‘takkeli amiral’ olarak bilinen olaya dair görüşlerin yer aldığı bir basın açıklamasıydı. Cürüm olarak nitelendirilmesinin ülke hukuk sistemi açısından yüz kızartacak bir durum olduğunu düşünüyorum. Bizler bu süreçle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne söz özgürlüğü ve özgürlük hakkı ihlalleri gerekçesiyle kişisel müracaatlarda bulunduk.

Umut ediyorum ki yargılamayı yapacak olan Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi yöneltilen suçlamanın ögeleri oluşmadığından müvekkillerimizle ilgili olarak bir beraat kararı verecektir. Aksi bir yaklaşım ise bu ülkedeki fikir hayatı ve tabir hürriyeti açısından sorunlu bir yaklaşım oluşturacaktır.”

Cumhuriyet