Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 14 Haziran 2018’de seçim sürecinde AKP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın müdafaa ve yakınlarının saldırısı sonucu eşi ve iki oğlunu yitiren Emine Şenyaşar (65) ile ataktan yaralı kurtulan oğlu Ferit Şenyaşar, 126 gündür “adalet” talebiyle nöbet tutuyor. Her gün ağladığı için yüzde 70 oranında görme kaybı yaşadığını söyleyen anne Şenyaşar, “Ölmeden adaleti görmek istiyorum. Kâfi artık, kâfi. Adalet nerede? İstanbul’da denizin içine, Ankara’da toprağın altına da baktım bulamadım” diye isyan etti.

Her gün sabah saatlerinde Şanlıurfa Adalet Sarayı önüne giden anne Emine ile oğul Ferit Şenyaşar akşam saatlerine kadar üzerinde “adalet”, “2 evladı ve eşi hastanede katledildi” ve “katliamın içinde milletvekili olduğu için 3 yıldır dava açılmıyor” yazan A-4 kâğıtları ile nöbet tutuyor. Adalet çabasında 126 günü geride bırakan Şenyaşar ailesi Cumhuriyet’e konuştu:

‘MUHATAP BULAMIYORUZ’

Emine Şenyaşar (65): Üzerinde ‘adalet’ yazılan A-4 kâğıdın kaldırılmasını istediler. Birinci 40 gün daima müdahaleye uğruyorduk. Darp edildik, hastaneye kaldırıldık, gözaltına alındık. Nöbete başladığımızda adliye binasının kapısını önündeydik, daha sonra bahçeye akabinde dış kapıya, en son ise adliyenin 100 metre ilerisinde olan bariyerlerin oraya itildik. Bahçeye dahi bir adım attığımızda çabucak müdahale ediliyor. Başsavcı, ‘Aileyi buradan uzaklaştıracaksınız’ talimatı vermiş. Avukatlarımızla birlikte savcıyı görmeye gidiyoruz. Savcı, bizi koridorda görünce kaçıyor. Odadaki misyonlu, ‘Kesinlikle sizinle görüşmek istemiyor’ diyor. Hukuksuz bir biçimde bizi kabul etmiyor. Adliyede bir muhatap bulamıyoruz.

‘DELİRECEĞİMİ DÜŞÜNÜYORUM’

Bir oğlum dört duvar ortasında, eşim ve iki oğlum ise toprak altında. Katliamı yapanlar ise dışarıda geziyor. Ailemi bitirdiler, yok ettiler. Meskende kaldığım her saniye delireceğimi düşünüyorum. Konutta oturamıyorum. Ağlamadığım gün yok. Bu süreçte sağ gözümde yüzde 70 oranında görme kaybı yaşandı. Ameliyat olmasam bu oran artacak lakin adalet sağlanmadıkça da olmayacağım. Biz, adalet gelmedikçe esasen ölüyüz ki. Gözünü çıkardılar, boğazını kestiler. Bu kaldıracak bir zulüm değil. Biz bu zulmü yaşadık diğeri yaşamasın. Fadıl oğlumu da öldüreceklerdi sıkıntı kurtardılar. Yaralı halde cezaevine koydular. Ölmeden adaleti görmek istiyorum. Kâfi artık, kâfi. Adalet nerede? İstanbul’da denizin içine Ankara’da toprağın altına da baktım bulamadım.

‘MİLLETVEKİLİNİN BİREBİR EYLEMİ’

Ferit Şenyaşar (37- taarruzdan yaralı olarak kurtuldu): İşyerindeki hücumda yaralanıp hastaneye götürülüyoruz. Orada tıpkı şahıslarla birlikte bir küme daha tekrardan saldırıyor ve katliam yapılıyor. İmgelere nazaran kardeşime işyerinde 3 kurşun sıkılıyor lakin otopsi raporunda 17 kurşun çıkıyor. 14 kurşun hastanede sedyenin üzerinde sıkılıyor. Babam olayı duyduktan sonra annemle geldiği hastanede, yangın tüpleri, serum hortumu, kesici aletlerle linç edilerek katlediliyor. Otopsi raporu da bu insanlık hatasını yansıtıyor. Ağır yaralı bir biçimde içinde bulunduğum ambulansa da saldırdılar. Beni ambulanstan çıkarıp yere fırlattılar. Hastanede yaşanan katliamda milletvekilinin birebir aksiyonu var.

YILDIZ AİLESİNDEN TEKLİF

İşyeri davasında iddianame ve mütalaalar tamamiyle ‘karşı tarafı nasıl kurtarabiliriz’ hedefiyle hazırlandı. O denli ki savcılık, olaydan 18 ay sonra teslim olan milletvekilinin ağabeyi için, ‘Arıyoruz, bulamıyoruz’ diyordu. Belgeye giren telefon kayıtlarında ise milletvekilinin ağabeyi ‘Evimdeyim, telefonum da tıpkı, kimsenin bana dediği bir şey yok. Abim gelip, her şeyi hallettikten sonra, işimi sağlama aldıktan sonra teslim olacağım’ diyor. Ortaya giren kolluk kuvvetlerin dinlenmesi, kamera kayıtlarının uzman şahıslar tarafından incelenmesi üzere bütün talepler reddedildi ve kardeşime 37 yıl 9 ay ceza verildi. 30’dan fazla kişi saldırıyor. Birçoklarının ismi iddianamede dahi yer almadı. Saldıranlardan biri olan milletvekilinin ağabeyi Süleyman Yıldız’ın da ismi iddianamede yok. Bu cezasızlık siyasetinden güç alarak daima bize hakaret ve tehditlerde bulunuyor. Tabiri alınıp özgür bırakıldıktan bir gün sonra daha ağır hakaret ve vefat tehditlerinde bulunuyor. Hem 3 insanımızı katlediyor hem de, ‘sesinizi çıkarmayan, çıkarırsanız sizi de öldürürüz’ tehdinde bulunuyorlar. Yıldız ailesi bir orta bize, ‘Ses çıkarmasın, röportaj yapmasınlar. Şikayetlerinden vazgeçsinler. Tutukluyu çıkarıp davayı kapatırız’ bildirisini iletti.

‘ÜSTÜNLERİN HUKUKU UYGULANIYOR’

‘BİR KİŞİYİ DAHİ SÖZE ÇAĞIRMADI’

Bülent Duran (ailenin avukatı): Kanıt araştırması yapılmadan, savcılık makamı ağır bir halde olayı terörize etmeye dönük bir gayret içerisine giriyor. Katliam Haziran 2018’de yaşandı lakin 19 Eylül 2019’a kadar ne Yıldız ailesinden ne öbür bir şahitten hiç kimsenin sözünün alınmadığını sonradan gördük. Enver Yıldız, Adliye Sarayına teslim olmaya gittiğinde yanında bulunan 50 bireyden birden fazla katliamda da yer almış şahıslardı. Hata duyurusunda bulunmamıza karşın rastgele bir şey yapılmadı. İşyerinden sonra asıl hücum Yıldız ailesinin toprağı içerisinde yapılan hastanede oluyor. Vekil de vali de hastanede. Bakan dahi geliyor. Vali Şenyaşar ailesine, ‘gömleğimi yırttım engelleyemedim, bu işin farkındayım’ diyor. Hastane soruşturması 2018’den beri kapalı. Hastanedeki katliama dair bir tane gözaltı dahi yok. Sıhhat çalışanları, kamera kayıtları ve güvenlik güçlerinin tanıklığı mevcutken soruşturma makamı hastane ile ilgili rastgele bir adım atmıyor. Savcı en son, ‘Fail olarak 26 kişi tespit ettim’ dedi lakin tek biri kişiyi dahi söze çağırmadı. Savcılık kabahat işliyor.

‘84 MİLYON KAYGILANMALI’

Burada taraflı, birilerini kollayan bir soruşturma makamı var. Daha evvel bizimle görüşen savcının odasına 5 aydır giremiyoruz. Misyonlu polis, ’Savcı sizinle görüşmek istemiyor’ diyor. Bir savcılık, bir katliamda fail olan şahısları tabire dahi çağıramayacak duruma gelmişse bu, ülkede hiç kimsenin can güvenliğinin olmadığının açık göstergesidir. Buradaki tablo her yurttaş için dert verici. 84 milyon için telaş verecek bir durum. Yürütme erkinin şahsen vekil ve yakınları tarafından baskı altına alınıp hayat hakkının ihlal edildiği, işlenen fecî bir cinayetin soruşturulamadığı bu ülkede hukuk güvenliğinin olamayacağını avukat olarak tanıklık edebilmenin acısını yaşıyorum.

EVRAKA KAPALILIK KARARI

Suruç’ta seçim çalışması sırasında Şenyaşar ailesinin işyerinde başlayan ve hastaneye uzanan akın sonucu Hacı Esvet Şenyaşar (66), oğulları Adil (25) ve Celal Şenyaşar (45) ile AKP milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın ağabeyi Mehmet Şah Yıldız ömrünü yitirdi. Olayda Mehmet, Ferit ve Fadıl Şenyaşar ile birlikte toplam sekiz kişi yaralandı. Şenyaşarların işyerinde yaşanan akına ait davada, atak sırasında ağır yaralanan Fadıl Şenyaşar’a 37 yıl 9 ay mahpus, olaydan 15 ay sonra, 50 kişi ile adliyeye gidip teslim olan AKP’li vekilin ağabeyi Enver Yıldız’a ise ‘haksız tahrik altında hata işlediği’ gerekçesiyle 18 yıl mahpus cezası verildi. Fadıl Şenyaşar hala Elazığ Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Şenyaşar ailesinin 3 ferdinin öldürüldüğü hastanedeki olaylara ait ise 2018’den bu yana soruşturma etabındaki belgede ise saklılık kararı var.

Cumhuriyet