Olay, 27 Mayıs 2019’da, 14 Mayıs Mahallesi İZBAN tren istasyonu önünde meydana geldi. Olay tarihinde 17 yaşında olan B.S., dayısı Mustafa Ç. ile yürürken ortalarında tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine B.S., çantadan çıkardığı tabancayla dayısına ateş etti. Mustafa Ç., kanlar içinde yere yığılırken, etraftakilerin ihbarı üzerine olay yerine polis ve 112 sıhhat grubu sevk edildi. Çelik, kaldırıldığı Selçuk Devlet Hastanesi’nde hayatını kaybetti. B.S. ise bölgede bulunan bir polis grubuna teslim oldu. B.S. tutuklanarak ıslah meskenine gönderildi.
İzmir 1’inci Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkan B.S, dayısını, annesine 10 yaşındayken istismarda bulunduğu gerekçesiyle öldürdüğünü söyledi. İstismarı öğrendikten sonra Almanya’dan Selçuk’a geldiğini belirten B.S., “2019 yılı nisan ayında annem ve babam müsaadelerini geçirmek için Türkiye’den döndüklerinde annemin duruş ve davranışlarında besbelli bir değişiklik oldu. Hiç gülmüyordu, devamlı üzgün ve çok halsiz duruyordu. Kimseyle konuşmuyordu. Ne olduğunu sorduğumda bir şey olmadığını söylüyordu. Bir hafta sonra mutfaktan annemin ağlama seslerini duydum. Babam, anneme ‘Senin bir hatanın yok’ diyordu. Kendimi göstermeden onları dinlemeye devam ettim. Annem, ‘Öz ağabeyimin bana tecavüz ettiğini kime nasıl anlatayım? Kendimi koruyamadım, kardeşlerimi koruyamadım. Annem bütün olanlara göz yumdu, Mustafa onun en değerlisidir’ dedi. Bunu duyunca kimseye bir şey anlatmadan dışarıya çıktım. Türkiye’ye gelecektim lakin bunu duyunca biletimi erkene aldım. 20 Mayıs 2019 tarihinde Türkiye’ye geldim” dedi.
‘ANNENİ ÖTEKİ TÜRLÜ SEVİYORUM’
B.S., “Dayımla bu olayı konuşmaya karar vermiştim. Taksiyle İzmir’e gittim. Taksiciye, kendimi korumak için kurusıkı tabancaya gereksinimim olduğundan bahsettim. Neden lazım olduğunu sorunca annemin olayını anlattım. Konak’ta birinin yanına gittik ve siyah poşetin içinde silahı aldım. Kıyıda biraz oturduktan sonra tekrar Selçuk’a döndüm. Birkaç gün sonra dayımı arayıp acil bir husus olduğunu söyledim ve buluştuk. Kahvehaneye gitmek için İZBAN altgeçidinin orada yürürken, ‘Anneme, teyzeme ve dayıma tecavüz etmişsin. Bu yanlışsız mu?’ diye sordum. Evvel inkar ettikten sonra ‘Ben, senin anneni öbür türlü seviyorum’ dedi. Ben çıkışınca ise bana, ‘Kimseye zorla bir şey yaptırmadım. Benim canımı sıkma. Ananı da seni de …’ deyince kanım dondu. Çantamdaki tabancayı çıkardım ateşledim. Akabinde da teslim oldum. Tabanca kurusıkı sanıyordum. Öldürme niyetim yoktu” dedi.
‘İKİ SEFER TECAVÜZ ETTİ’
B.S.’nin annesi A.S. de mahkemedeki sözünde, 1988 yılında 10 yaşındayken ağabeyinin kendisine tecavüz ettiğini söyledi. A.S., tabirinde, ağabeyinin kendisinin yanı sıra öbür iki kardeşini de istismar ettiğini kaydetti. A.S, “Ben 10 yaşındayken benden 6 yaş büyük ağabeyim Mustafa, oyun oynama mazeretiyle bana tecavüz etti. Hatırladığım kadarıyla iki sefer tecavüz etti. Tecavüz olayından hiç kimseye bahsetmedim. Zira çocuktum ve korktum. Ergenlikle birlikte güzelce depresyona girdim. 13 yaşından itibaren kollarımı kesmeye, sigara içmeye başladım. Birkaç sefer intihar teşebbüsünde bulundum. Tecavüzlerden sonra da banyoda izlemeler, kelamla tacizler, herkes yattıktan sonra odama gelip seyretme halinde istismar devam etti. Benden sonra da down sendromlu olan 11-12 yaşlarındaki kız kardeşim Ö.Ç.’ye istismarda bulundu. Bunu annemle birlikte otururken kardeşim Ö.Ç. gelip söyledi. Bazen yanıma gelip, ‘Gözümü sende açtım’ kaygısı. Evlendiğimde bakire olmadığımı herkes biliyordu” dedi.
‘BİLİP SES ÇIKARMADILAR’
Aile fertlerinin de bu durumdan haberdar olduğunu lakin ses çıkarmadıklarını öne süren A.S., “Çocukların yanında bu mevzuyu hiç konuşmadık. Onun için oğlumun bunu ne vakit ve nerede duyduğunu bilemiyorum. Zati bile bile oğluma anlatamazdım. 30 sene bunu içimde tuttum. Hele bu türlü bir olay olacağını iddia etseydim hiç kimseye anlatamazdım. Almanya’ya gittikten 10 sene sonra Türkiye’ye döndüm ve mutfakta anneme ağlaya ağlaya ağabeyimin tecavüzünü anlattım. Bana hiçbir şey söylemedi. Bildikleri halde ses çıkarmıyorlardı” diye konuştu.
A.S.’nin babası B.Ç. ise istismarı yalanladı. B.Ç, “Kesinlikle ölen oğlumun kızıma ve öteki çocuklarıma karşı rastgele bir cinsel istismarı olmamıştır. Olsaydı haberim olurdu. Bu bir iftiradır” dedi. Mustafa Ç. ve A.S.’nin şahit olarak dinlenen kardeşi M.Ç. de istismar olayının olmadığını söyledi.
Öte yandan B.S.’nin avukatları Feridun Sencer ve Beyza Sındıraç, anne A.S.’nin Almanya’da özel bir klinikte gördüğü tedavide cinsel istismara uğradığını sabit hale getiren dokümanları çeviri ettirip mahkemeye sundu.
‘İSTİMAR ÖRTBAS EDİLMESEYDİ BİR GENCİN HAYATI KARARMAYACAKTI’
Mahkeme heyeti B.S.’ye ‘tasarlayarak taammüden öldürme’ kabahatinden ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezası verdi. Ceza, tahrik indirimi, olay sırasında 15-18 yaş aralığında olması nedeniyle 10 yıl mahpusa düşürüldü. İtiraz üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4’üncü Ceza Dairesi, eksik ceza tayini olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verip, evrakın birinci derece mahkemesine gönderilmesine karar verdi.
Kararı kıymetlendiren B.S.’nin avukatlarında Feridun Sencer, “İzmir 1’inci Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin, ağır tahrik kararlarını uygulayarak müvekkilimize 10 yıl ceza verme kararının hukuka uygun olduğunu düşünüyoruz. Üst mahkemenin bozma kararına katılmıyoruz” dedi.
Avukat Beyza Sındiraç ise, “Sanığın annesinin ailesi o devir yaşanan cinsel istismarı örtbas etmeseydi gencecik bir çocuğun hayatı kararmayacaktı” dedi.
Cumhuriyet
