Babacan, bugün partisinin Hakkari Vilayet Kongresi’ne katıldı. Babacan, “Halkın itimadını kaybettikçe ne yaptılar? 6 milyon oy almış, Meclisimizde en çok milletvekili bulunan ikinci sıradaki muhalefet partisini kapatmayı gündeme getirdiler. Gerginlik artsın, huzur kalmasın diye yapmayacakları şey yok. Zira muvaffakiyet üretemiyorlar. Tekraren kendileri ‘Parti kapatmak olmaz’ dedi. Hatta şimdiki küçük ortağa laf yetiştiriyordu. Vaktinde da kapatılmaya çalışılan bir parti vardı. Erdoğan, onun kapatılmasını istediği için Bahçeli’yi kastederek ‘Ülkenin huzursuzluğunda bunların yeri vardır’ dedi. Artık küçük ortağın gemisine bindiler, rotayı da Perinçek’in eline verdiler” diye konuştu.
Babacan, özetle şunları söyledi:
“KİME DENK GELİRSE: Bu hükümet için dış siyaset sözünü kullanmıyorum zira siyasetleri yok. Dış alakalar diyorum. Dış siyaset demek; diplomasi, siyasi diyalog, konuşmak, sorunları barışçıl usullerle çözmeye çaba etmek demektir. Dostları çoğaltmak, düşmanları azaltmak demektir. Bizler ayrıldıktan sonra dış siyaset büsbütün dar bir ideolojik perspektifle yürütülüyor. Cumhuriyet tarihinin ‘Başka ülkelerin iç siyasetlerine karışmama’ prensibi vardı, çiğnediler. Öteki bir ülkede sorun olduğu vakit ‘tarafları uzlaştıralım’ demiyorlar. Çabucak kolları sıvıyorlar, başlıyorlar yumruk atmaya. Kime denk gelirse.
BU TABLO ERDOĞAN’IN YAPITI: Kongre salonuna koca harflerle ‘güven ve istikrar’ yazmışlar. Daha kendilerine bile güvenmiyorlar. Biz onlara nasıl güvenelim? Hükümetin bir bakanı çıkmış, ortadan kaybolan bakanın televizyonunu eleştiriyor. Kaybolan bakanın trolleri de öteki bakana saldırıyor. Bir bakan çıkıyor, ‘Şu vakit şu kadar aşı gelecek’ diyor, ancak söylediği kadar aşı söylediği tarihlerde gelmiyor. Toplumsal medya hesabından maske, uzaklık, paklık diyen bakanlara rağmen, Cumhurbaşkanı lebalep kongre yapmakla övünüyor. Bir de tarımı bitiren bir bakan daha var. Aslında hepsi tek bir kişinin söylediğine bakıyor. Onun da vakti ömrü kendi kendiyle çelişmekle geçiyor. Bu türlü bir ortamda istikrar yazmışlar duvarlara. Sayın Erdoğan’ın bu memlekete hangi alanda istikrar kazandırdığına bir bakalım. Hukuk. İstikrar var mı? Hakkını yemeyelim var. Sayın Erdoğan, Anayasa’yı istikrarlı bir formda çiğniyor. Getir götür talimatlarla alınan kararlar, hukuksuzluğu istikrarlı bir formda büyütüyor. Yoksullaşmada istikrar var. İşsizlik istikrarlı bir halde artıyor. Hayat pahalılığı artıyor. Bu tablo Sayın Erdoğan’ın yapıtı. Artık soruyorum; Sayın Erdoğan, bu eserinizle gurur duyuyor musunuz?
ÖZÜR DİLEYİN: Hükümete bir tavsiyem var. Duvarlara, pankartlara, panolara büyük harflerle ‘özür diliyoruz’ yazın. Mesela seçme ve seçilme hakkını gasp ettiğiniz halkımızdan özür dileyin. Kürtçe’yi tekrar ‘bilinmeyen bir dil’ yaptığınız için, bu milleti yarı yolda bırakıp, Kürt sıkıntısını tekrar dirilttiğiniz için özür dileyin. KHK’larla işlerine son verdiğiniz ve yargı kararına karşın işine iade etmediğiniz vatandaşlarımızdan özür dileyin. Keyfi kararlarınız yüzünden yoksullaşan milletimizden özür dileyin.
ROTAMIZI MİLLETİMİZ BELİRLİYOR: Halkın itimadını kaybettikçe ne yaptılar? 6 milyon oy almış, Meclisimizde en çok milletvekili bulunan ikinci sıradaki muhalefet partisini kapatmayı gündeme getirdiler. Gerginlik artsın, huzur kalmasın diye yapmayacakları şey yok. Zira muvaffakiyet üretemiyorlar. Tekraren kendileri ‘Parti kapatmak olmaz’ dedi. Hatta şimdiki küçük ortağa laf yetiştiriyordu. Vaktinde da kapatılmaya çalışılan bir parti vardı. Sayın Erdoğan, onun kapatılmasını istediği için Sayın Bahçeli’yi kastederek ‘Ülkenin huzursuzluğunda bunların yeri vardır’ dedi. Artık küçük ortağın gemisine bindiler, rotayı da Perinçek’in eline verdiler. Biz; demokrasiyi yok sayan, şahsi bekalarını bu milletin çıkarlarının üstünde gören, ülkeyi şiddet sarmalına sokan, çetelerle iş tutan, sokak ortasında siyasetçileri, gazetecileri döven vesayet odaklarıyla, 28 Şubatçılarla hiçbir vakit tıpkı gemiye binmedik. Binmeyeceğiz. Bizim rotamız; insan haklarından, özgürlüklerden, demokrasiden ve atılımdan şaşmıyor. Bizim rotamızı milletimiz belirliyor.”
Cumhuriyet
